Doktor Geldi

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Doktor Geldi

Sabah, hava sıcak olduğu için odaların kapısı açık, bir hıçkırma ve belli belirsiz bir iniltiyle uyandım. Bir daha uyuyamadım, kalktım üzerimde şort ve ince bir tişörtle salona geçtim. Altan çoktan işe gitmişti. Küçük çocuklarını teyzesine gönderdiklerinden evde Altan’ın eşi Zeliha ve ben vardım sadece…

İnleme sesinin yatak odasından geldiğini tahmin ediyordum ama kadını rahatsız etmek istemedim. Önemli bir sağlık sorunu olsa çağırırdı diye düşündüm. Televizyonu açıp, sesini çok kısarak izleyip, kahvaltıya kadar vakit geçirme düşüncesiyle öylesine izlemeye başladım.

Altan benim amcaoğlu, eşi Zeliha ve küçük çocukları ile birlikte yaşadıkları evlerinde misafirim… Doktor olduğumdan konferans, toplantı nedeniyle her geldiğimde beni bırakmazlar bir türlü, evlerinde kalmam için deli olurlar. Onu da eşini de çok severim. Genelde otelde kalırım ama onları da kıramam, davetlerini kabul etmek zorunda kalırım.

Son bir kaç yıldır Altan’da şeker hastalığı, arkasından impotans oluştu. Sürekli bu konuda dert yanar, çare arar ve doktor olduğumdan bana danışır. Ben de olabildiğince bilgilendirmeye çalışıp daha ilerisi için ürolog arkadaşlara yönlendirdim.

Ama nafile, çünkü olay organik olduğu için pek çözümü yok.

Anladığım kadarıyla en az iki yıldır Altan’da tık yoktu. Açıkçası gidip gelirken ve onlarda kalırken hiç karısının durumunu aklıma getirmemiş, onun bu konuda mağdur olacağını düşünmemiştim.

Ben oturduktan bir yarım saat sonra Zeliha geldi salona… Saçları hafif dağınık, gözleri şişmiş, ama uykudan değil, belli ki ağlamış. Zeliha 30 yaşında, çok sevimli, cıvıl cıvıl, yüzü de çok güzel bir kadındı. Onu böyle üzgün gördüğüm için şaşırdım ve ben de üzüldüm doğrusu…

Üzerindeki kısa bir gecelikle geldi, kanepede yanıma oturdu. Birbirimizi çok sevdiğimizden ve ters bir şey düşünmediğimizden, ya da en azından ben öyle düşünmediğimden, teklifsiz otururduk. Kaç göç yoktu aramızda… O anda da benim aklımdan en ufak bir şey geçmiyordu zaten, severdim Zelihayı…

“Sen bir şeye mi üzüldün Zeliha’cığım? Ağlamışsın!” diye sordum. Gözleri doldu yine.

“Ercan abi, seni çok seviyorum, senden saklamayacağım. Sen üstelik bir hekimsin, bu konuda içimi dökeceğim en uygun kişisin.”

“Tabi ki canım… Anlatabilirsin elbette… Dinliyorum. Seni ağlatan şey ne bakayım?”

“Bizim çok büyük bir sorunumuz var. Altan’da sertleşme problemi var biliyorsun.”

“Biliyorum canım. Altan daha önce söylemişti, tedavisi için çalışıyordu. Doktor arkadaşlara yönlendirmiştim onu… Gelişme yok mu o konuda?”
deleted
“Yok abi… Nerdeyse tam iki yıldır hiç beraber olmadık. Senin gönderdiğin birkaç doktora falan da gitti, hiç çözüm olmadı. Cinsel uyarıcı hap kullandı, yine çözüm yok. Doktorlar sadece penis proteziyle olabilir dediler, Altan da hiç yanaşmıyor. Ben de onu kırmayayım diye bir şey demiyorum. Ben… Çaresiz…” dedi ve sözün burasında başını eğdi.

Yüzü kızardı ve yine bir hıçkırıkla gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı. Bir süre sessiz kaldık. Üzerine gitmeden içini dökmesini bekledim. Saçlarını okşadım teselli anlamında… Sonunda sesinin tonunu alçaltarak,

“Çaresiz kendimle oynuyorum, öyle tatmin oluyorum. Ama çok gerildim artık, çocuğuma olur olmaz bağırıyorum, etrafımdakileri kırıyorum. Kendimle oynamak yetmiyor artık bana!” diyerek bacaklarını gövdesine çekti.

Top gibi toparlandı, kedi yavrusu gibi göğsüme sokuldu, ağlamaya başladı. Başını boynumla sağ omzum arasına göğsüme gömdü…

Bu tabloda birden içimi aşırı bir acıma, şefkat ve koruma duyguları sardı. Küçük bir çocuk gibi ağlamasına dayanamadım ve sarılarak saçlarını tıpkı bir çocuğu sever gibi şefkatle okşamaya başladım ve

“Merak etme Zeliha… Zamanla düzelir bazı şeyler…” gibi, kendimin de inanmadığı bazı sözler geveleyerek teselliye çalıştım.

“Bak… Sertleşme olmasa da… Yatakta birbirinizi mutlu edebilirsiniz. Çeşitli yolları var bunun… Nasıl diyeyim, oyuncaklar filan var…”

Ben saçma sapan konuşmaya çalışırken, Zeliha başını hafifçe kaldırdı, aşağıdan yüzüme baktı,

“O oyuncaklar gerçek bir erkeğin yerini tutar mı Ercan abi?” diye fısıldadı.

Çok masum, çaresiz, utanma ve arzu karışımı, yaşlı gözlerle gözlerimin içine bakıyordu. Bu bakışa dayanamadım, sağ elimin başparmağıyla gözlerindeki yaşları birer birer sildim. Sessiz sessiz ağlamaya devam etti.

O kadar acıma ve şefkat doluydum ki, bu güzel gözler karşısında, dayanamadım dudaklarımı iki yanağına da hafifçe dokundurarak, yaşları tekrar sildim dudaklarımla ve aklımda kötü bir şey olmadan sıkı sıkıya sarıldım,

“Geçecek, merak etme! Bir çaresi bulunur elbette…” diyebildim.

O arada başını hafifçe yine kaldırdı. Ama bana bakışları değişmişti sanki. Nefes alışı hızlanmış, göğsü sık sık inip kalkmaya başlamıştı. Bunu fark ettiğimde dikkatimi çekti, üzerindeki geceliğin dekoltesi bir hayli fazlaydı. İri memelerinin çatalı meydandaydı.

Geceliğin ince kumaşını zorlayan, dekolteden taşan iri yuvarlaklara başka bir gözle baktım bir an… Bakılmayacak gibi değildi ki… Ama hemen toparlanmak istedim.

“Teselli etmeye çalıştığın için teşekkür ederim.” dedi ve boynuma, çenemin altına gömdü başını ve uzun bir öpücük kondurdu. Öylece kaldı bir süre…

Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırmış durumdaydım. Aslında ben de ondan farksız değildim. Cinsel yaşamım rezalet ötesiydi. Eşim pek sevmezdi sevişmeyi, kerhen ve benim zorlamamla seks yapardı. Son bir yıldır hiç vermemeye başladı, hatta yatağımızı da ayırmış durumdaydık.

Ama benim cinsel arzularım devam ettiği için, ya başkalarıyla birlikte oluyor, ya da çok azgınsam ve o anda kadın bulamazsam yeni yetmeler gibi masturbasyon yapıyor, her gün boşalıp rahatlamaya çalışıyordum.

Ben bu durumdayken, Zeliha da aynı dertten muzdarip vaziyette benden teselli bekliyordu. Sonra birden boynumu, çenemi ve yüzümü, sık sık ve defalarca öpmeye başladı. Memeleri daha hızlı inip kalkıyor ve onları göğsüme bastırıyordu.

Çok sert, taş gibi olduklarını fark ettim. Birden içimdeki duygular şefkatle arzu arasında gidip gelmeye başladı. Zeliha daha da ileri giderek alt dudağımı kaptı ve hırsla emmeye, kendini bana daha çok bastırmaya başladı…

Beynim “Ne oluyor?” diyordu, ama penisim bu soruya çoktan cevap vermişti bile… Zeliha da bunu anlamak ve şöyle bir yoklamak için şortumun üzerinden sikime dokundu ve sertliğinden, beynim değilse bile bedenimin cevapsız kalmadığını anladı.

Beni yavaşça sırtüstü devirdi kanepeye, dudaklarımı somuruyordu artık. Dilini soktu ağzıma, dilini dilimle buluşturdu ve dilimi yakalayıp emmeye, şiddetle emmeye başladı. Bu arada elini şortumdan içeri kaydırmış, sikimi kavramıştı, sıkıp sıkıp bırakıyordu.

Kendisi de üzerimde memeleriyle göğsümü ezerken, sıyrılmış kısa geceliğinin altından külotlu amını bacağıma şiddetle bastırıp sürtüyor, bu arada sabah duyduğum iniltinin aynısı dökülüyordu dudaklarından…

Bacağım külotundan dışarı taşan ıslaklığıyla ıslanmıştı. Hırsla ve hızla tişörtümü sıyırdı, ben de başımı oynatarak yardım ettim çıkarıp attı. Boynuma, oradan göğsüme indi, öpüyor, yalıyor ve emiyordu. Meme uçlarıma geldi, ıhlayarak şap şap seslerle emiyor, ısırıyor ve yalıyordu. Ben de deli oldum, alttan sikimi bastırıyorum, o da amını sürtüyordu.

“Çıkart geceliğini!” dedim.

Yine hırsla ve bir çırpıda geceliğini çıkarıp attı. Sütyen yoktu zaten. Tanrım, ne güzel memelerdi, hiç doğurmamış gibi, iri, sert ve uçları yukarı bakıyor. Başımın altına bir yastık koyarak sırtımın ve başımın hafif doğrulmasını sağladı ve memelerini ağzıma dayadı,

“Em ne olursun!” dedi kısık inleyen sesle. “Em!” dedi.

Yumuldum ben de… Memesinin ucunu vakumlayarak ağzıma alıyor, tüm gücümle emiyor, sadece meme ucunu değil, memesinden de büyükçe bir kısmı boğazıma kadar somuruyordum. Bu arada diğer taş gibi memeyi de elimle sıkıyor, yoğuruyordum. Sonra ağzımdan çıkarıp, bu kez diğer memeyi aynen vakumluyordum. İnlemeleri kısa kısa, ama çok isterik çığlıklara dönmüştü artık.

“Ercan abi abim benim… Ne olur iki yıllık hasretimi dindir, açlığımı gider, doyur beni ne olur, ne olur!” diye inliyor, bir yandan da gözyaşlarını akıtmaya devam ediyordu…

Altında sadece külot vardı, ama işemiş gibi sırılsıklamdı. Memelerimi bir daha öpüp yalamaya başlayarak daha aşağılara indi, göbeğime geldi, yalayıp içini dilledi, sonra diliyle aşağılara indi, şortumla külodumu az indirdi.

Her şeyi, tüm açlığını gidermek istercesine yavaş yavaş, ama her zerresinden tad alarak yapıyordu. Sikimin köküne ulaştı, oraları yaladı. Sonra şortumla boxerimi birlikte yavaş yavaş sikimin her açılan yerini yalayarak çıkarttı. En sonunda sikim fırlayarak tavanı göstermeye başladı.

Zeliha şöyle bir doğruldu, arzu, beğeni ve şaşkınlık karışımı bir ifadeyle sikimin başını iki eli arasına alarak bir kaç saniye hayranlıkla baktı ve

“Bu… bu… bu çok büyük ve çok güzelll! Altan’ınkinden iri! Hepsinden önemlisi dipdiri…” dedi.

Sonra eğilip yavaşça öptü, yüzüne sürmeye, tapınırcasına sevmeye başladı. Dudaklarına, yüzüne sürüyor, oradan aşağı memelerine götürüyor, onlara sürüyor, bir birinin bir diğerinin ucuyla okşuyordu…

Sonra sikimi kaptı birden ve başını emmeye, “Mmmmm!” diye sesler çıkarmaya başladı. Eli de külodunun üzerinden amını okşuyordu. Yavaş yavaş derken daha da ilerledi ve ağzına sikimin tamamını aldı, başını ileri geri oynatarak vakumluyordu. Ben artık tahammülün son noktasındaydım, omzundan hafifçe ittim ve

“Her an gelebilirim!” dedim. Ağzından çıkarmadı ve patla der gibi gülümsemeyle şehvet karışımı bir yüz ifadesiyle suratıma baktı. Ben de, “Ooohhh!” diye hırıltılı bir bağırmayla boşalttım tüm döllerimi ağzına…

Ağzından hiç çıkartmadı, son titremelerime kadar hem emdi, hem yuttu. Öyle ki sikim ağzında ileri geri girip çıkarken bir döl kırıntısı dahi görünmüyordu. Kasılmalarım en son bittikten sonra da bir kaç saniye daha emdi ve sikimi yalayarak ağzından çıkardı. Ama sikim halen sertti.

“Ay inanmıyorum, halen taş gibi!” dedi.

“Canımm, çok süperdi, ama sen daha açsın. Şimdi ben senin tatlını yalayayım hadi!” dedim.

“Evett!” dedi, külodunu çekip attı ve hemen amını ağzıma dayadı. Dizleri geri kıvrık, kendi de geriye yaylanmış vaziyette amını ağzıma bastırıyor, ben de bu muhteşem etli amcığı somuruyordum…

Zaten azmış olan Zeliha hemen kasılarak ve kasıklarıyla ağzıma kerkinerek, kısa kısa vuruşlarla,

“Buuu… İşte buuu!” diyerek boşalmaya başladı.

Ağzım ve çenem amının suyuyla, bal kasesine daldırmış gibi sırılsıklam ve vıcık vıcık oldu. Kasılma ve titremeleri geçince Zeliha dudaklarıma yumuldu ve ağzımdaki bu en ballı sıvıyı, ağzımı emerek yaladı, yuttu ve

“Ohhh, amımın tadı da çok güzelmiş!” dedi.

Sonra yavaşça koluma, omzum hizasından yattı ve dinlenmeye koyuldu. Bu arada parmaklarıyla hafif hafif göğsüme, oradan sikime kadar sürterek okşuyordu.

“Teşekkür ederim Ercan abiciğimmm! İnan iki yıldır yarak yüzü görmedim. Çaresiz bir durumdaydım. Ve bir daha olamayacağını öğrendikten sonra hep kendi kendimi tatmin ettim. Biliyor musun, masturbasyon yaparken, kendimi okşarken tek objem hep sendin. Neden bilmiyorum ama senden başkasını düşünmedim bile…” Saçlarını okşadım yavaşça,

“Gerçekten mi?” diyerek gülümsedim.

“Evet, gerçekten abi… Bu sabah bile sen içerde yatarken seni hayal edip, amımı parmaklayarak, sanki senin bu güzel sikinmiş gibi boşaldım. Ama inan hayallerimde bile sikin bu kadar büyük değildi!”

“İnan ki Zeliha, sen ateşlenene kadar hiç böyle bir şey düşünmemiştim. Bir anda oldu…”

Göğsüme doğru hafif doğrularak, korkmuş, utanmış, kırgın ve hayal kırıklığı karışımıyla, hepsinden önemlisi yarım saat önceki o mahzun anlamla yüzüme bakarak,

“Üzgün müsün, pişman mısın yoksa?” dedi.

“Hayır!” diye bağırdım, “Hayır, hayır! Sana yemin ederim, hiç bu kadar güzel seks yaşamamıştım!” dedim. Yüzüne bu kez memnun, mutlu ve muzaffer bir anlam yayıldı ve

“Daha ne yaptık ki!” dedi. Başını aşağı eğip sikime baktı ve eline alarak, “Tanrım yaa inanamıyorum, hiç yumuşamadı bu!” dedi.

Ben de elimi onun daracık amcığına attım. Amcığı çok güzeldi bu arada… Tam sevdiğim türden, etli iç dudakları vardı. Parmağımın ilk boğumu kadar olan bızırı pespembe ve şişmiş dış dudakların arasından dışarıya fırlamış, kabarmıştı. Sulu bir reçel kıvamındaki am suyuyla vıcık vıcık olmuştu.

Daracık diyorum, çünkü bir parmağım bile zor sığıyordu neredeyse… Doğumunu sezeryanla yapmıştı zaten ve iki yıldır da parmakları dışında hiçbir şey sokmamıştı bu amcığa…

Zeliha sikimi biraz yalayarak,

“Bu güzel şeyi içimde istiyorum, hemen şimdi! Sen hiçbir şeye karışma, o kadar açım ki, seni ben sikeceğim! Sen sadece aynen böyle yatmaya devam et!” dedi.

Yavaşça yanımdan doğruldu. Sağ bacağımın yanındaki sol bacağının üzerine yüklenerek sağ bacağını ata binecek gibi üzerimden aşırdı ve doğruldu. Sikimi tuttu, alttan o etli, o ballanmış amının dudaklarına sikimin başını sürdü. Bu anda bile şehvetle titriyor,

“Offf! Çok güzel…” diye inliyordu. Sonra yavaş yavaş, milim milim sikime oturmaya başladı.

Amcığı gerçekten çok sıkıydı, ama vıcık vıcık ballı olduğu için sımsıkı da olsa canını yakmadan kayarak, muhteşem bir his uyandırarak giriyordu.

“Off, bu çok kalınn!” diye bağırdıktan sonra, “Ama çok güzel!” diye inledi. Tam dibine kadar oturunca, sikim amının rahim ağzı kısmına dokundu.

“Ohhh… Bunu Altan’da daha önce hiç hissetmemiştim! Aman Tanrım, ne muhteşem bir duygu bu!” dedi ve öylece bekledi.

Üstüme oturmuş, amı sikimi sımsıkı sarmış, elleri göğsümde dikilmiş vaziyette, amının kasları refleks olarak kasılıp gevşiyor nabız gibi atıyordu…

“Tanrım, sonsuza kadar sürsün bu!” diye inledi, sonra hafif hafif inip çıkmaya başladı.

Önceleri yavaş yavaş, sonra giderek tempoyu artırdı. Oturup kalkıyor, inlemeleri artıyor, bu arada göğüslerimde olan elleri istemsizce ama çok kuvvetle sıkıyordu. Oturup kalktıkça o muhteşem güzellikteki memeleri çok güzel salınımlarla sallanıyordu.

Ben hiç hareket etmiyor, sadece ellerimi uzatmış, avuçlarımın arasındaki memelerini sıkıyordum. Zeliha inleyerek kasıklarımı dövüyor, götünün kanatları taşaklarıma vurdukça şap şap sesler çıkıyordu. Biraz canım acıyordu, ama aldığım zevkten dolayı aldırmıyordum. Gittikçe hızlandı, çılgınlaştı,

“Sik beni Ercan abi, sikk, nolur sik daha, siiikkk!” diye bağıra bağıra kasılmaya ve titremeye başladı, öylece göğsüme kapaklandı.

Amı halen kasılıp duruyordu. Rahatlayana kadar bir kaç dakika kadar yattı öylece… Ben de bir yandan saçlarını, bir yandan hafif hafif sırtını ve kalçalarını okşuyordum…

Neden sonra Zeliha fark etti sikimin içinde halen taş gibi sert durduğumu ve boşalmamış olduğumu.

“Aman Tanrım… Yaa bugün tüm mutsuzluğum sınırsız bir mutluluğa dönüştü, ama aynı zamanda şaşkınlıklar yaşıyorum. Bu ne sendeki Ercan abi? Bu inmez mi hiç? Altan’ın performansı malum, ama hiçbir arkadaşımda böyle birşey duymadım bile! Utandım şimdi, seni boşaltamadım!” dedi.

“Yok, boşver. Biliyorsun ağzına çabuk geldim, ama boşalınca böyle oldu. Boşaltırsın merak etme… Hadi pozisyon değiştirelim!” dedim.

Üstümden kalktığında amından çıkan sikim onun ballı sıvılarıyla bulaşmış ve parlaktı.

“Domal!” dedim.

“Olmaz, korkarım…” dedi.

“Yok, götünü sikmeyeceğim canım… Amından sikmek istiyorum yine!” deyince diz dirsek pozisyonu aldı.

Aman Tanrım böyle güzel kalçalar olmazdı. İnanılmaz güzellikte yuvarlaklardı ve arasındaki göt deliği ancak bir kurşun kalemin ucu girecek kadardı. Zaten kıyamazdınız oraya sokmaya. Fakat domalmış pozisyonda arkadan fırlamış amının da görünüşü inanılmazdı…

Sikimi elime aldım ve başını defalarca amının dudakları arasında sürttüm. Yine inlemeye başlamıştı. Yavaşça yüklenmeye başladım. Yavaş yavaş girdi sikim amına ve kasıklarım tam kalçalarına yapıştı.

“Offff! İşte buna bayılıyorum, o kalın damarlı yarağını amımın duvarlarının her milimetrekeresinde hissediyorum ve yine rahmime dayandı sikin. Ohhhhhh!” diye inledi.

Yavaş yavaş girip çıkmaya başladım ve hep yavaş tempoda gir-çık yapmaya devam ettim. Zeliha’nın inlemeleri hızlanıp çığlıklara dönüştü yine,

“Ooggghhhh, mmhhh!” diye hırıltılı bir hal aldı, “Pompala erkeğim… Sikicim benim… Sik… Sok bana… Pompala… Daha hızlı… Sert vur bebeğim… Vur… Vur diyorum… Vur…” diye bağırıyordu.

O kadar azgınlaştı ki, hızlı vuruşlarım yetmedi, kendisi de götünü kasıklarıma vurmaya başladı. Amına girip çıkan sikimin çıkardığı sesler, kasıklarıma ve taşaklarıma vuran kalça ve kasıklarının şaplama seslerine karışıyor, ikimizi de azdırıyordu…

Neredeyse yirmi dakika olmuştu. Ta ilk sikmeye başlayalı beri o bir kez boşalmış, ben daha boşalmamıştım,

“Artık patlamak üzereyim, çıkacağım!” dedim.

“Hayır!” diye inledi histerik bir şekilde, “Sakın çıkma… İçime akıt… Umurumda değil hiçbir şey. Boşal… Patlat, tüm dölünü akıt içime!”

“Hadi o zaman beraber olsun Zeliha’m…!”

“Evet… Beraber olacak, zaten ben geliyorum!” derken, ben de artık dayanma noktamın sonuna gelmiştim. Hırıldayarak ve bağırarak patladım.

Zeliha kasılma ve histerik titremelerle yüzükoyun kapanmış ve zevk feryatlarıyla bağırırken, ben amına doldurdum tüm döllerimi… İkimiz de son kasılmaları yaşarken ter içinde kalmıştık. Sık sık soluyarak öylece ben de kapaklandım üstüne… Zeliha altımda,

“Tanrım yaa… Ben böyle ölmek istiyorum!” diye inliyordu, sikim içinde yavaş yavaş küçülürken…

Bu arada ben onun ensesine sırtına öpücükler yağdırıyor, o da benim ellerimi öpüyordu. Döllerim ve onun aşk sıvıları kanepeye akmış ufak bir gölcük olmuştu.

Yavaşça çıktım içinden, kalçalarına öpücük kondurdum. Zeliha döndü kanepede oturdu. Sikimi tutup, memnuniyetini gösteren öpücüğünü sikime konduruyor,

“Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim!” diye inliyordu hala…

Yavaşça çıktım içinden, kalçalarına öpücük kondurdum. Zeliha döndü kanepede oturdu. Sikimi tutup, memnuniyetini gösteren öpücüğünü sikime konduruyor,

“Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim!” diye inliyordu halen…

Amcaoğlunun sertleşme derdine bir çözüm bulamamıştım ama karısının cinsel açlık sorununu çözebilmiştim.

Tabi bu arada benim kendi sorunumu da halletmiş olduk.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32